Ev bizim için güvenli bir yer mi? Evde olmak bize nasıl hissettiriyor? Evde kalmaya başladığınızda kendinizi online atölyelere koşarken mi buldunuz yoksa canınız hiçbir şey yapmak istemedi mi? Belki “Kendin Yap” projelerine başladınız ya da o kadar verimli olamadığınız için kendinizi suçladınız.
Evde olmak, insanın kendi kendine kalma haliymiş. Evde nasıl kaldığımız, ev pratiklerimiz aslında iç dünyamıza dair de bir sürü şey söylüyormuş. Bazen eve gelip rahatlarken, daha bir kendimiz hissederken, bazen de hiç eve gitmek istemeyiz. Bizim için; ev, dört duvardan fazlasını temsil ettiğini, sadece barındığımız bir mekan olmadığını tam da bu noktada gösteriyor.
Bir sürü fotoğraftan oluşan bu animasyon, benim ev pratiğime dair bir kesit barındırıyor. Animasyonun başında evin planını, pandemiden önceki kullanım şeklimi (otel) ve pandemiden sonra nasıl hissettiğimle (hapishane) başlayıp, pandemi sürecindeki 10 günlük evi nasıl kullandığımın kaydını içeriyor. En çok kullandığım iki odayı farklı bir renkle nitelendirdim. Odalar ben onlarla bağ kurdukça renklendiler. Dışarıya baktıkça, dışarıdakiler eve geldiler; evdeki nesnelerle bağım arttıkça da onlar daha detaylandı.
Bir diğer önemli konu ise terlikler. Planlarda iki farklı renkte terlik göreceksiniz: kırmızı ve yeşil. Pandemi süresince evde durmak benim için çok zor bir deneyim oluyordu çünkü markete bile çıkmıyordum, tam anlamıyla evde hapis gibi hissediyordum. Bu yüzden kullandığım odada farklı terlik giyip, diğer odalarda farklı terlik giymeye karar vermiştim. Bu bana sanki evden çıkıyormuş illüzyonu yaratacaktı. Öyle de oldu, adeta evden çıkmış gibi oluyordum. Aile fertleri de başka bir eve giriyormuş gibi davrandılar, yani kapıyı çalıp içeri girmediler benim kapıyı açmamı beklediler. O anlamda terlikler benim ev mekanı içinde, iki farklı anlama sahip mekan oluşturmama yardımcı oldular ve beni pandemi sürecinde hayata bağladılar. Özel alan ve kamusal olanın benim zihnimde çokça karıştığı bu dönemde bu şekilde bir çözüm buldum ve sizlere de göstermek istedim.
-Rü