MASA – İzel Gürkan

Evlerimizde bir şekilde daha uzun süreli ve zorunlu olarak bulunmak durumunda kaldık. Bu durum kendimizle, çevremizdeki bireylerle ve objelerle, bulunduğumuz ya da bulunmak zorunda kaldığımız mekanla, bulunmak istediğimiz mekanla olan davranışlarımızda olağandan farklı gelişen durumlara sebep oldu.
Setenay ve Cansu ile çıktığımız yolda ev dediğimiz mekanlarda nasıl bulunuyoruz, kim olarak bulunuyoruz, bu bulunma hali bizi ve çevremizi nasıl etkiliyor, nasıl alışkanlıklar kazanıyoruz, hangi alışkanlıklarımız tamamen değişiyor, insan ilişkilerimize neler oluyor, ev dediğimiz şey nedir, evi kullanma şeklimiz değişti mi, ev artık bir sığınak mı yoksa hapishane mi, evde bulunmak bize nasıl hissettiriyor, başka nerede bu şekilde uzun kalabilirdik, evlerimizde neyi değiştiriyoruz, gibi tonlarca soru sorduk. Cevapları aradık.

Hepimizin arayış süreci birbirinden çok farklıydı. Bu farklı haller birbirini destekledi ve kocaman bir hale geldi.

Kendi arayış sürecimde;
Neredeyim?
Ne yapıyorum?
Kim olarak oradayım?
sorularıyla yola çıktım.

Aslında sadece masa başında oturan yirmi yaşında biriydim. Ama aynı masa bana sonsuz olasılık sunuyordu –tabii teknolojiyi de göz ardı etmemek gerek- aslında. Bir anda arkadaşlarımın ayrılığını teselli ederken başka bir anda atölye katılımcısı, öğretmeninin dediklerini takip etmeye çalışan bir öğrenci, online doğum günü partisinde iyi ki doğdun şarkısını söyleyen arkadaş, elinde patlamış mısırıyla filmini izleyen biri olabiliyordum. Ve bu rol değişimleri arasında geçen süreler alışkan olduğumuz sürelerin çok dışındaydı. Bilgisayarın dışına çıktığımda da masam dersten sonra ders çalışmak için gittiğim kafedeki masanın yerini tutabiliyordu. Sürekli çantamda yanımda taşıdığım malzemelerim artık masamın üstündeydi. Kitabımı masamda okuyordum, yemeğimi masamda yiyordum, dizimi masamda izliyordum ve tabi en önemlisi kahvemi masamda içiyordum artık. Masamın farklı olasılıklar sunuyor oluşu ve benim orada oluşum bunu kaydetmem için yeterli bir sebep gibi geldi.

Masa benim için hem sınır hem eşik hem de bir mekan olmuştu.

Bu giflerde masa ile birlikte hareketlerimiz, kazandığımız roller takip edilebiliyor.

 

Yine atölyedeki düşünce süreçlerimizin parçası olarak öncesi,sonrası kıyaslamaları yaptık. Evde olmadığımız zamanlarda nerelerdeydik ve neler yapıyorduk, evlerimiz rutinlerimizde bulunan aktivitelerimize gerekli ortam sağlıyor mu, dışarıyı içeriye ne kadar dahil edebiliyoruz, kavramsal, eylemsel ve duygusal olarak neler değişti?.. Ben de kendi arayış sürecimin parçası olan masa için benzer sorular sordum. ‘Masa yerinde öncesinde ne vardı?’ diye düşündüğümde karşıma birçok alan çıktı. (odamdaki çalışma masası, mutfak masası, orta sehpa, okuldaki çalışma masalarımız, sayısız kafedeki çalışmak, muhabbet etmek, dinlenmek, kahve içmek için oturduğum sayısız masa, metro bankları, otobüs koltukları, duraklar, kaldırım taşı, çimler, kısa bir şey yazmak için destek alınan diz, duvar…) Bu alanları serinin devamı olarak fotoğraflamak istediğimde ulaşabileceğim noktalarda değillerdi. Bu yüzden ben de yokluklarında aklımda kaldığı kadarıyla çizerek bunu da bir gif haline getirdim.

İzel Gürkan